Bizi Takip Edin

Makaleler

Avrupa Şehirlerinde Yaşam Kalitesi…

24.01.2018

Erdem SAKER

Bursa Büyükşehir Belediyesi E. Başkanı

Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi

Avrupa ülkelerinde, şehirlerdeki yaşam kalitesi evrensel bir oluşum olarak algılanıyor ve şehirleri yönetenlerle şehirde yaşayanlar arasında adeta bir iletişim köprüsü kuruluyor. Bu hedefe ulaşma yolunda ise taraflar, aralarındaki düşünce farklılıklarını dengeleyerek, hedeflerine beraber yürüyorlar.

Bugün Avrupa toplumlarının ulaştığı zenginlik, yenilikçilik ve yaratıcılık potansiyeli ile yetenekleri,  çok geniş bir yayılım içinde, kasabaların ve şehirlerin odağında oluşarak yaşamın ve çevrenin kalitesi de bu yerleşimlerin içinde belirginleşiyor. Avrupa şehirleri iş dünyasının, üretimin ve ekonominin adeta motorları konumunda bulunuyorlar, yeni iş alanlarının yaratılmasında yatırımları destekliyorlar. Ayrıca, hudutları içindeki yaşam kalitesini etkileyen sosyoekonomik ve politik faktörler karşısında da, bu kaliteyi oluşturan çevresel mücadelenin ortasında yer alıyorlar. İşte bu nedenle şehirler ve kasabalar, yaşamın kalitesini ve sürdürülebilir ortamlarını birleştiren mekanlar olmayı üstleniyorlar.

Şüphe yok ki, geçen son 50 yıl içinde Avrupa şehirlerindeki yaşam kalitesi gelişmiş, yükselmiştir. Şu anda bu şehirlerde yaşayanlar çok daha fazla refaha ve kişi başı yaşam alanı büyüklüğüne, daha fazla arabaya sahipler, hem işlerinde hem de tatillerinde çok daha fazla seyahat ediyorlar, daha konforlu ve daha uzun yaşayabiliyorlar.

Şehirlerin yaşam kalitesinin artışı paralelinde doğal kaynakların kullanımındaki artış ise negatif bir oluşum olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin enerjinin fazla kullanılması iklim değişikliğini pompalıyor, zaman zaman bunun acı sonuçları da yaşanabiliyor, şehirlerde araba kullanımının artışı ses ve hava kirliliği yaratıyor, şehirlerin büyümesi biyolojik çeşitlilik ve ekosistemler üzerinde tahribata neden oluyor.

Sonuçta, Avrupa şehirlerinde yaşayanlar, kişisel ve kısa vadeli yaşam kalitesi artışı karşısında, gelecekteki yaşamlarının da kalitesini garanti etme pahasına, sürdürülebilir bir kalite anlayışını öne çekmek zorunda görüyorlar kendilerini. Dolayısıyla, şehirlerdeki yaşam kalitesini artırma yolunda atacakları her adımda, doğa varlıklarının zarar görmemesini, vazgeçilemez bir koşul olarak önlerine koyuyorlar ve gelecekteki şehirlerin de onlara sahip olabilme yollarını açık tutuyorlar…

      

Şimdi biraz da olaya bir başka pencereden bakalım, bu koşulları etkileyen politik kararların oluşumuna göz atalım. Şehirlerdeki yaşam kalitesi, birçok politik ve bilimsel uygulamaların etkisi altındadır. Yaşam kalitesi anlayışı, özellikle yerleşim alanlarında, çok değişkendir, yerel politikaların önceliğinde kişi başı gelir düzeyleri, binalar ve yerel çevre düzenlemeleri yer almakta, uzun vadedeki değişimler göz ardı edilmektedir. Sonuçta, şehirlerde kişi başına düşen gelir düzeyi ve yaşam kalitesi yükselir, iş alanları genişler ama geleceğin çevre değerleri yara alabilir.

Hükümetler seviyesinde, şehirlerdeki yaşam kalitesini artırma yolunda uygulanacak politikalar düzeyinde değişik öncelikler belirlenebilir ama ulaşılacak tek hedef vardır, toplumun sosyoekonomik gelişimi ve şehirlerin bu gelişim sonunda ulaşılacağı yaşam kalitesi… İşte bu noktada en etkin akış yolu, yönetimlerin ve halkın kol kola girmesi ile açılabilmektedir. Aslında Avrupa şehirlerinde bu beraberlik çok yoğun biçimde oluşmaktadır. Size bu köşede değişik örnekleri daha önce aktarmıştım. Birçok Avrupa şehrinde, örneğin Strasburg’da, şehir merkezine kimse özel arabasıyla gelmez, öncelikle bisiklet ve yürümeyi tercih eder veya tramvaya biner. Bu oluşumlar, şehri yönetenlerle şehirde yaşayanların beraber ürettikleri kararların ürünüdür ve yoğun biçimde uygulanır.

Gelin bu bakış açısını, çok dar da olsa kendimize, yaşadığımız şehirdeki oluşumlara çevirelim. Bursa’mızdaki yaşam kalitesini artırma yolunda, önce belediyelerimiz bizlerle, sonra da bizler onlarla kol kola girmeğe hazır mıyız? Tabii beraber alıp uygulamaya koyacağımız kararlara, noktası noktasına uymaya var mıyız?

Bana göre var olmak zorundayız, zira içinde yaşadığımız Bursa’mız, gerek tarihi dokusuyla, gerek ovasıyla, Uludağ’ıyla, iklim koşullarıyla bütünleşen doğal dokusuyla, gerek tarımsal ve sanayi ürünleri üretimlerini, üniversitelerini ve eğitim kurumlarını ve de şehir halkının renkli karışımını kucaklayan sosyoekonomik dokusuyla daha kaliteli yaşam ortamlarına sahip olmayı hak ediyor…

Bu vesile ile tüm okurlarıma sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

Bu Haberi Paylaşın