Doç. Dr. Koray VELİBEYOĞLU
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge
Planlama Bölümü
Giriş
Bu çalışma, giderek gündemimize daha fazla girmeye başlayan akıllı şehirlere yönelik dönüşümü tartışmayı hedeflemektedir. Bu dönüşüm, şehir anatomisini yansıtan üç ana katmanda ele alınacaktır (Şekil 1). Birinci katmanda akıllı şehirler yaklaşımına temel oluşturan kentlerin yapısal dönüşümünü tetikleyen bilgi ve iletişim teknolojilerinin hayatımızın bir parçası olarak küreselleşmenin araçlarından biri olduğundan bahsedebiliriz. İkinci katmanda bu altyapıların ve şehir teknolojilerinin belirlediği yönde dönüşümünün işlevsel, ekonomik ve kültürel temellerinin oluşturulması yönündeki tartışmalar eşlik etmektedir. Küreselleşme etkilerinin yoğun olarak hissedildiği erken 1990lar sonrası olgunlaşmaya başlayan bilgi-temelli ekonomiler, tekno-kültür ve sektörel/işlevsel akıllı şehir teknolojilerinin gelişiminden bahsetmek mümkündür. Üçüncü katmanda ise akıllı şehir altyapı ve servislerinin kentsel yaşamı şekillendiren ve aşındıran etkilerinden, sivil toplum ve yönetişim özelliklerinin öne geçmesinden konuşmak olanaklıdır.
Dolayısıyla, her katmanın iç içeliği ile birlikte farklı dönemsel gelişmeler ve vurgular ile kendini gösterdiğini söyleyebiliriz. Bu dönemsel etkileri katmanlar halinde okumaya çalışan bir dönüşüm hikayesini üç ana bölümde inceledikten sonra, yazıda akıllı şehirlerin dönüşümün neresinde durduğuna dair çıkarımlar ile ipuçları ortaya konacaktır.
Yapı: Şehirlerin Sonu mu?
Dünya giderek gelişmiş telekomünikasyon, medya ve bilgisayar teknolojilerine bağımlı hale gelmektedir. Küresel telekomünikasyon ve ulaşım ağlarına paralel olarak dünya kentleri ekonomik, kültürel ve altyapı alanlarında giderek birbirlerine daha fazla entegre olmaktadır. Son 20-30 yıl içinde teknolojik ve sosyal belirlenimciler tarafından yapılan pek çok tahminde komünikasyon sistemlerindeki gelişmelerin bugünkü kentsel yapıya alternatif oluşturacağı ve kentlerin hızla bir çökme ve yok olma sürecine gireceğini öngörülmüştür. Bu öngörüde iki temel boyut bulunmaktadır. Birinci boyut zamanın mekan üzerinde egemenlik kurmaya başlamasıdır. Uzaklığı yok eden telekomünikasyon teknolojilerinin ulaşım ağları ile analoji kurularak enformasyon otoyolu olarak adlandırılması bunun bir göstergesidir. Gelişmiş telekomünikasyon ağları uzaklığın sürtünme etkisini tamamen anlamsız hale getirmektedir. Bu durumda şehir de anlamını yitirmektedir. İkinci boyut ise sanallaşmadır. Internet kullanıcıları bir web sayfasından diğerine geçerken fiziksel olarak bir noktadan diğerine gitmezler. Burada gerçekte eylemin asıl öznesi bu geçiş için harcanan zamandır. Fiziksel anlamda gerçekte gidilecek bir yer yoktur. Bu hiper-uzam kavrayışının temelinde uzamın imha olduğu (telekomünikasyon teknolojileri ile mesafeler yok olmuştur), sınırların yok olduğu (yapılan işler ile o işlerin geçtiği mekanlar arasındaki ayrım önemsizleşmekte ve birbiri içine nüfuz etmektedir -ev ofisler gibi-) ve her şeyin coğrafi bir akış içinde (space of flows) sürekli olarak ve önceden kestirilemez biçimde yer değiştirdiği algısı vardır.
Teknolojinin birinci katmandaki yapıyı belirlediği bu algılama biçimi şehrin sanallaştığı ve önemsizleştiği bir durumu tasvir etmektedir. 1970li ve 80li yıllarda akıllı şehir teknolojilerinin gelişmediği bir dönemde ütopyacı ve teknolojik belirlenimci bir bakış açısının egemen olduğu ‘şehir sonrası’ bir gelecek tasvirinin hakim olduğundan söz edilebilir. Yine de sanal olarak tasvir edilen kentsel hizmetlerin bir şehir analojisi ile tarifinden kurtulmak mümkün olmamıştır (Tablo 1).
Tablo 1: Kentsel mekanlar ile elektronik mekanların karakteristikleri, Kaynak: Graham ve Marvin,1996
Kentsel Mekanlar (binalar, yollar, meydanlar gibi kentin fiziksel mekanları) | Kentsel elektronik mekanlar (telematik ağları içinde ve bilgisayar yazılımları ile oluşturulan) |
Bölge | Ağ |
Stabilite | Hareket / Akışkanlık |
Bağımlı | Serbest |
Materyal | Sanal |
Görünür | Görünmez |
Hissedilebilir | Hissedilemez |
Aktüel | Virtuel / Soyut |
Öklidyen /sosyal mekan | Mantıksal mekan |
Etkileşimler: Metropolleşme
Birinci katmandaki yapıların gelişmesi ve şehirlerin akıllı şehir altyapı ve servisleri için hakim konum oluşturmasıyla beraber şehirleri geri plana iten ütopyacı yaklaşım kaybolmuş, ikinci katmandaki sosyo-ekonomik ve kültürel etkileşimler önem kazanmış, teknolojinin kendisi amaç olmaktan çıkarak şehir yaşamındaki sorunlara çözüm geliştirme boyutu öne çıkmaya başlamıştır.
Kentteki fiziksel telekomünikasyon ağlarının “görünmezlik” etkisinden enformasyonunun iktisadi gelişmenin ve üretimin faktörü haline dönüşmesi, kentsel teknolojilerin gelişerek verimlilik, kentsel hizmetlerin hızlı ve etkin erişimi üzerine uzmanlaşmasıyla akıllı şehir kavramına giden yol açılmıştır (Velibeyoğlu, 2004).
Kentle etkileşim boyutunda kentsel servisler penceresinden ve işlevler bazında (ör: yaşam alanları eğitim, sağlık) kent sorunlarına çözümlerin geliştirildiği yapıya evrilmiştir. Enformasyon ve kentsel teknolojiler iktisadi kalkınmanın ve tekno-kültürün önemli bir bileşeni olarak gerçek yerini metropollerde bulmuştur. Birinci katmandaki yapıların ikinci katmandaki etkileşimlerle belirli kentsel odaklarda yoğunlaşması ‘ağ şehirleşme’sini getirmiştir. Bu düşünceye göre, üretim, tüketim ve bilgi akışlarının bu yeni küresel geometrisinin kurduğu etkin ağlar düzeni dışında kalan yerlerin taşıdığı özel birtakım üretken potansiyeller de bu yapı içinde anlaşılamayan ve görünmeyen birtakım sinyaller ve kodlara dönüşerek devre dışı kalmaktadır (Castells, 1992).
Kentsel teknolojilerin iktisadi ve sosyo-kültürel alana taşınması bu yapıların ani gelişimi ve dengesiz dağılımından kaynaklanabilecek eşitsizlikler açısından da irdelememesine sebep olmuştur. Teknolojik imkanlara sahip olanlarla olmayanlar arasında gelişen ‘ikili kent’ yapısında sayısal uçurum, dijital bölünme kavramları ile ifade edilen ayrımlar cinsiyet, yaş, eğitim, yabancı dil bilme gibi temel nitelikleri içerir. Kentsel teknolojilere erişim ve kullanma, iş yapısındaki yeniden yapılanmalardan doğan ikilikler kentin sosyo-mekansal coğrafyasını parçalamaktadır. Bölünmüş şehirleşme (Graham ve Marvin, 2001), yazılım-sıralı kentler (Graham, 2005) gibi çalışmalarda kentsel teknolojilerin toplumda yeni ayrıcalıklılar ve marjinallikler ürettiği yönünde kaygılar da oluşmaktadır. Bu durum teknolojik gelişmelerin vaat ettiği iyi yaşam kalitesi üzerindeki etkilerinin kapsayıcılık boyutunu sorgulanır hale getirmektedir.
Toplum: Yaşam Kalitesi
Özellikle metropollerde kentsel yaşamın getirdiği zorluk ve engelleri aşabilmek için optimizasyon, verimlilik, yenilikçi hizmetler ile bu hizmetlerin kalite ve çeşitliliği gibi vaatlerle bir akıllı şehirler gündemi oluşmaktadır. Bu gündemin başında toplum katmanında teknolojik altyapılar ve uygulamalar ile yaşam kalitesinin yükseltileceği iddiası bulunmaktadır. Her zaman, her yerde, herkesle ve her şey ile mottosuyla ‘kesintisiz’ bağlanabilirliğin bireysel yaşam memnuniyetini arttırdığı, yeni sosyalleşme imkanları sağladığı öne sürülmektedir (Sang vd., 2008). Aynı zamanda, birinci katmandaki sensörler ile donatılmış akıllı şehir altyapılarının gerçek zamanlı izleme sistemleri oluşturarak kent yönetimlerinin daha hızlı ve esnek karar üretebilme yeteneğini geliştirdiği söylenmektedir (Barlett ve Tkacz, 2017).
İçinde bulunduğumuz güncel dönemde etkili olan bu yaklaşımın arkasında büyük veri, sosyal medya, nesnelerin interneti, herşeyin interneti gibi mega eğilimler durmaktadır. Akıllı kent düşüncesi ile teknolojik yenilikler bir kez daha kentsel mekanı dönüştürme iddiasını ortaya koymuştur. Bu seferki dönüşüm ikinci katmandaki etkileşimler gibi işlevsel/sektörel olmaktan ziyade toplum katmanında gündelik hayatın fethine yöneliktir. Teknolojik olgunluğa ulaşan akıllı şehir uygulamalarının agresif bir pazarlama stratejisi ile öne çıkarıldığı bu tanımlamada vurgu daha çok enerji verimliliği, akıllı altyapı, açık veri, açık ağlar, kesintisiz erişim ve dönüştürücü mobil hizmetler üzerinedir.
Özellikle nesnelerin interneti ve bu yapının gerektirdiği çok büyük veri ihtiyacının düzenli ve kesintisiz hale geldiği ortamda kentsel teknolojilerin gündelik yaşamdaki tahripkar etkisi daha belirgin hissedilecektir. Bugün dünyada petabyte’lar seviyesinde bilgi sanal ortamda saatlik olarak dolaşmaktadır. Bu inanılmaz bir hızla akan büyük veri denizinin kentlerin stratejileri ve karar verme mekanizmalarına eklemlendiği gerçek-zamanlı, çevik bir şehir yönetişim paneli (dashboard governance) önem kazanacaktır. Akıllı trafik ve su yönetim-izleme sistemleri bu modelin önemli parçalarıdır. Büyük veri-çıkışlı bu şehirleşmenin altyapıları da sensörler, uydu alıcı-vericileri, kameralar ve akıllı telefonlardan oluşmaktadır. Bu farklı altyapıların bir araya getirildiği ve görsel analitik bir biçimde sunulup işlendiği paneller operatif anlamda çevik organizasyonel yapıları zorlamaktadır (Velibeyoğlu, 2016).
Kentsel teknolojilerdeki dev gelişmelere rağmen akıllı şehirlerin esas vaadi toplumsal katmandaki değişimleri tetiklemesi, yeni toplumsal gruplar, yapı ve normların oluşmasıdır. Özenle ayrıştırılmış farklılaştırılmış ve yalıtılmış bireyi merkeze yerleştiren tüketim toplumundan bilgi üreten ve paylaşan toplulukları öne çıkaran bilgi toplumuna geçiş bu yönde bir dönüşümü işaret etmektedir. Bu toplumsal dönüşümün merkezinde paylaşım/armağan ekonomisi, kitle-kaynak çözümler, yapıcılar (maker) hareketi, şehir laboratuvarları hareketi vb. gelişmeler olduğu söylenebilir. Şehirlilerin ortak ürünü olarak görülebilecek toplumsal katmandaki akıllı şehir gelişmelerinin sorun tespiti ve çözüm önerilerini kullanıcılarıyla birlikte geliştirdiği ve öncelikleri belirlediği yeni ‘yer-mahal duyarlı’ dijital servislere dönüşmektedir. Tüketiciden üreticiye, sahiplikten kullanıcılığa/aboneliğe doğru dönüşen “katılımcılığı” ve “fikir/değer” üretimini öne alan bu toplum katmanında birey aktif, katılımcı, düşünen ve sosyal girişim fikrini uygulama imkanı bulan bir pozisyonda, devlet/yerel yönetimler de kolaylaştırıcı rolde düşünülebilir. Böyle bir ortamın inşasında yenilikleri kabul eden sosyal süreçlerin ve olumlayan demokratik ortam koşullarının da eş zamanlı olarak gelişmiş olması beklenmelidir.
Sonuç
Sayısal altyapıları destekleyici ve etkileşimler katmanında günlük kentsel hizmetleri kolaylaştırıcı yönde giderek daha fazla rol üstlenen akıllı şehir yaklaşımları tüm Dünyada ve ülkemizde de önemli bir gündem olmaya başlamıştır. Akıllı şehirlerin popülerliği gündelik kentsel hizmetlerin iyileştirilmesi yönünde hızlı ve anlık çözüm kabiliyeti getirmesi anlamında giderek genişlemektedir. Şüphesiz ki her yeni çözüm gibi akıllı şehirler de kentleşmenin tüm sorunlarını giderecek mucizevi bir çözüm olarak algılanmamalıdır. Zira, akıllı kent tanımlaması da giderek etkisini yitirmektedir. Daha şimdiden bütünleşik düşünceyi önceleyen bilge şehirler (wise cities) konuşulmaktadır (Townsend, 2014; Williams, 2017).
Eğitim ve sağlık gibi toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren akıllı şehir hizmetlerine erişim ve adil dağılımı kadar kentlilerin yaşam kalitesini etkileyen bir başka boyutta verilen hizmetlerin koordinasyonu ve sürekliliğinde aranmalıdır. Bu kapsamda, özellikle akıllı şehirlerin gelişmesi bağlamında gelecek dönemde altyapı katmanında yeni ihtiyaçların doğması beklenmektedir. Dolayısıyla, tüm kentlerde akıllı şehir hizmetlerinin niteliğine yönelik kalite standardizasyonu sağlanmalıdır. Tüm bunlar akıllı şehir altyapıları üzerinde inşa edilmeli ve böylelikle kentsel hizmet sunumu kalitesi ve etkinliği yükseltilirken toplumsal katmanda aktif katılım, yer duyarlılığı ve yerel bilgiye erişim gibi toplumsal-mekansal nitelikleri de geliştirilmelidir.
Kaynakça
Barlett, J., ve Tkacz, N., 2017. Governance by Dashboard, A Policy Paper, Published by Demos, UK.
Castells, M., 1992. The Informational City, New York: Wiley-Blackwell, sf.348.
City Protocol Society, 2014. City Anatomy: A Framework to support City Governance, Evaluation and Transformation, Developed by Task Team – ancha, Version 2.
Graham, S. ve Marvin, S. 1996. Telecommunicatiosn and the City: Electronic Spaces, Urban Places, London: Routledge.
Graham, S. ve Marvin, S. 2001. Splintering Urbanism: Networked Infrastructures, Technological Mobilities, and the Urban Condition, London and New York: Routledge.
Graham, S., 2005. Software-sorted geographies, Progress in Human Geography 29(5), pp. 562–580.
Sang, H, Han, H., Leem, T. ve Yigitcanlar, T. (2008). Towards ubiquitous city: concept, planning, and experiences in the Republic of Korea, Knowledge-Based Urban Development: Planning and Applications in the Information Era içinde, Editörler: Yigitcanlar, T., Velibeyoglu, K., & Baum, S., IGI Global, 148-169.
Townsend, A., 2014. Smart Cities: Big Data, Civic Hackers, and the Quest for a New Utopia. New York: W.W. Norton & Company.
Velibeyoğlu, K., 2004. “Bilgi Teknolojileri Destekli Kentsel Gelişme Stratejileri”, Yapı ve Kentte Bilişim’04, Ankara, TBD, sf. 53-62.
Velibeyoğlu, K., 2016. “Akıllı Kentler: Vaatler ve Ötesi”, Yenilikçi Sürdürülebilir Gelişme Stratejileri Bağlamında Türkiye Ekonomisinin Geleceğine Yönelik Çözüm Arayışları içinde, Editör: Şanlısoy, S., 176 sf., DEÜ Yayınları, İzmir.
Williams, P., 2017. From Smart Cities to Wise: Cities of the Future, RSA, https://www.thersa.org/discover/publications-and-articles/rsa-blogs/2017/11/from-smart-to-wise-cities-of-the-future