Bizi Takip Edin

Makaleler

Kent Parkları ile Kriz Yönetme Eğilimleri; Küba Örneği

16.08.2017

Yrd.Doç.Dr. Emrah YALÇINALP

Karadeniz Teknik Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi

Küba, ismi geçince insanların aklına istemsizce nostalji ve egzotizm getiren bir Karayip ülkesi olmasının çok ötesinde, aynı zamanda yaşadığı tarihi gelişmeler nedeniyle de hep merak edilen bir ülke olmuştur. Özellikle Ocak 1959’da gerçekleşen Küba devriminden sonra yaşadığı siyasi ve sosyal gelişmeler ışığında kendisine özgü bir yol izlemek zorunda kalan ülke, özellikle eğitim ve sağlık alanlarında yaptığı atılımla da adından sıkça söz ettirmiştir. Son yıllarda ülkenin tarımdaki bel kemiği olan şeker kamışı tüketiminin dünya üzerinde düşmesinin etkisiyle sekteye uğrasa da, Küba’nın tarım politikaları da hakkında konuşulan önemli konulardan biri olmuştur.

3 Haziran 1959 yılında çıkartılan Toprak Reformu yasası ile, Castro öncesi dönemde büyük ölçüde Amerikan şirketlerine ait olan topraklar belirli programlar dahilinde halka dağıtılarak mülkiyet yapıları değiştirilmiştir. Bununla birlikte, sadece şeker kamışına bağlı olan tarım yapısı değiştirilerek bol miktarda narenciye ve tütün plantasyonu ile desteklenmiştir.

Uzun yıllar boyunca çok ciddi ekonomik ambargolara maruz kalmış bir ülke oluşunun doğal bir sonucu olarak, önceliği görmediği bazı konularda dünyadaki gelişmelerin biraz gerisinde kalmış olan Küba’da, bu alanlardan biri de hiç kuşkusuz peyzaj mimarlığıdır. Ülkede peyzaj mimarlığı eğitimi veren kurumlar bulunmasına ve özellikle Havana’da neredeyse bir Avrupa başkenti ortalamasında kent parkı olmasına rağmen, ambargolara bağlı olarak oluşan ekonomik yaşama kültürü kendini bu alanda oldukça iyi göstermektedir. Genel anlamda sirkülasyon hatlarının kesişip bir toplanma alanını oluşturduğu parklarda nadiren su ögesi kullanılmıştır. Son derece yoğun kullanılıyor olmalarına rağmen bakımsız ve eskimiş bir görüntü çizen kent parklarının en dikkat çekici ve dünyanın geri kalan kısmına oranla ayırt edici özelliği ise; sosyalleşme olgusuna kattığı farklı bir yaklaşımdır: İnternet.

Resim- Havana’da sabah saatlerinde parkların temel kullanım etkinlikleri; Sabah sporu ve internete bağlanma (Yalçınalp, 2017)

Bireysel olarak internet kullanımının hala yasal olmadığı Küba’da, oldukça yavaş, birçok sosyal medya kanalını çalıştırmayan ve saatlik 1,5-2 Euro civarındaki bedeliyle pahalı sayılabilecek internete erişmenin tek yolu, devlet tarafından yerleştirilmiş Wi-Fi modemlerin bulunduğu parklara gitmektir. Şehrin en önemli parkları ve bazı caddelerinde, birbirleri ile hiç konuşmayan onlarca insanın kafalarını telefonlarına ve bilgisayarlarına gömerek dakikalar boyunca oturmalarının en önemli nedeni bu internet bağlantısının varlığıdır. İnternet erişimine izin verilmesi ile Küba halkının üzerindeki baskı hissinin azaldığını söylemek çok yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda kent parklarının tüm dünyada zaten var olan kentlilere verdiği özgürlük hissinin, Küba özelinde daha da anlam kazandığını söylemek mümkündür.

Küba, özellikle de Havana’daki kent parklarının en önemli özelliklerinden biri de hiç kuşku yok ki bünyelerinde barındırdıkları yenilebilir bitki varlığıdır. Aslında, kentsel alanlarda yenilebilir bitki kullanımı yeni bir anlayış değildir. Dünya, kaybettiği doğal kaynak değerlerini endüstrileşmenin ilk yıllarından beri yerine koymakta güçlük çekmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak kırsal ve kentsel alanlarda ciddi tahripler görülmüş, birçok tarım alanı imara açılmış ve yenilebilir bitkilere erişim zorlaşmıştır. Bu gelişme zorunlu yenilebilir bitkilerin peyzaj mimarlığı kapsamında kullanımının artmasına neden olmuş, yenilebilir bitkiler konusunda bir hassasiyet gelişmiştir. Bunun doğal bir sonucu olarak Washington DC’de parlamento binasının önünden, ABD’nin en çok fotoğrafı çekilen objesi unvanını elinde bulunduran ünlü The Cloud Gate’in de bulunduğu Chicago’daki Millennium Park’a kadar birçok önemli kentsel alanda lahana, mısır gibi yenilebilir bitkilerin kullanıldığını görmek mümkündür. Küba’da kent parklarında yenilebilir bitki kullanımının ise dünyanın geri kalan kısmından çok farklı bir hikayesi vardır.

Küba, devrim sonrası Castro dönemi boyunca zaman zaman inişli çıkışlı bir ekonomik grafik çizmiştir. Özellikle ekonomik daralmanın olduğu dönemlerde dünya üzerindeki tüm ülkelerde olduğu gibi Küba’da da belirli kemer sıkma politikaları uygulanmıştır. Küba için bunun tek istisnai unsuru ise biyoteknolojidir. Küba, biyoteknolojiye yaptığı yatırımları içinde bulunduğu ekonomik durumdan bağımsız olarak azaltmamıştır. Bununla birlikte özellikle gıda erişimi konusunda, uygulanan ambargolara bağlı olarak zaman zaman ciddi sorunlarla karşılaşılmıştır. Ancak bu sorunların hiç biri Küba için ticari, askeri ve kültürel anlamda çok önemli bir partner olan SSCB’nin dağılması dönemindeki kadar yakıcı olmamıştır. Kübalılar’ın “cehennem gibi” olarak andıkları bu dönem özellikle 1991-1992 yıllarını kapsar. Bu dönemde Küba’nın ihracatı %50 azalmış, GSMH’sı %30 düşmüş, kişi başına günlük kalori alımı ise %24 oranında azalmıştır. En önemli partnerini kendi iç karışıklığı nedeniyle kaybeden Küba, bu dönemde kentsel alanlarda yenilebilir bitkiler kullanarak gıda erişimini mümkün kılmaya çalışmıştır. Bugün Havana 25 binin üzerinde kent bahçesi ile dünya genelinde en zengin yenilebilir bitkisel alan barındıran kentlerden biri konumundadır ve ülkenin tarımsal gıda tüketiminin çok ciddi bir kısmı bu kentsel alanlardan sağlanır. İşte, kentsel alanlarda yenilebilir bitki kullanımının en önemli sahnelerinden birisi de şüphesiz kent parklarıdır. Özellikle SSCB’nin yaşadığı siyasi belirsizlik ve rejim değişikliği döneminde uygulanan kemer sıkma politikaları ve bunun sonucunda ortaya çıkan gıdaya erişimin zor olduğu dönemlerde, Küba halkının kamusal alanlarda bulunan meyva ağaçlarından faydalanmaları daha da önemli hale gelmiştir.

Küba’da mahalle aralarında, pazar yerlerinde, dükkanlarda ve sokak aralarında satılan meyvalar ağırlıklı olarak guava, mamey, mango, papaya, muz, portakal, Hindistan cevizinden oluşmaktadır ve bu meyvaların neredeyse tümünü kent parklarında görmek mümkündür.

Küba, tropik bir Karayip adası hissi verse de mevsim olgusu vardır. Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları yaz mevsimini ifade eder ve ortalama hava sıcaklığı adanın doğu ve güney kesimlerinde 38 C civarında seyreder. Yüksek nemin etkisiyle hayatı ciddi anlamda sekteye uğratan bu mevsim, birçok Kübalı için mahallelerinde bulunan kent parklarına akın etmek, gece geç saatlere kadar müzikli gösteriler/festivaller yapmak ve zaman zaman 3 kuşağın bir arada yaşadığı, konfor seviyesi nispeten düşük olabilen evler yerine daha serin olan parklarda uyuyarak sabahlamak gibi özgün etkinliklerin de gerçekleştiği bir zamanı ifade eder.

 Bütün bu veriler ışığında Küba ve özellikle de Havana kent parkları ele alındığında, dünyanın tamamında görülen kullanımların büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Kent parkları hem kent için hayati öneme sahip yeşil dokuyu karşılamakta hem de insanlar için rekreatif etkinliklere olanak vermektedir. Bununla birlikte, kent parklarının bir kriz yönetme metodu olarak kullanıldığı, yukarıda bahsedilen çok özgün konular da vardır. İnternete erişim, yaz mevsiminde konut konforsuzluğundan kurtulma ve -özellikle yaşanan buhranlı dönemde- yenilebilir bitkilerin yoğun kullanımı ile gıda erişiminin mümkün kılınması, özellikle kriz anları için tüm dünyaya ders olabilecek niteliktedir. Her ne kadar dünyanın çok büyük bir kısmında internet erişimi zaten mümkün ise de; sağlanacak Wi-Fi servisleri ile kent parklarının sanal bir kütüphaneye dönüştürülmesi günümüzde önemli bir fonksiyon olarak değerlendirilebilir. Sıcak günlerde kent parklarında sabahlamak her yer için mümkün ve anlaşılabilir olamayacaksa da, kent parklarının olağanüstü durumlarda bir toplanma merkezi olarak kullanılabilecek olmasına, dahası bu resmi olarak programlanmış olmasa bile halk talebinin bunu kendiliğinden oluşturabileceğine güzel bir örnektir. Konu Türkiye’ye indirgendiğinde, bir deprem ülkesi olmamız nedeniyle halkın yaşanan depremler sonucu daha güvenli bulunan parklara yönelmesi bu talebin ispatıdır. Bu nedenle kent parklarının sayılarının ve niteliklerinin artırılması, kriz yönetimleri açısından değerlendirilmeleri ve kentler planlanırken buna göre yaklaşımlar geliştirilmesi önemli olacaktır. Benzer biçimde, hem gelir dağılımında oluşabilecek olası farklılıkları azaltmak ve sosyal barışı desteklemek; hem de kriz anlarında gıdaya erişim konusunda bir katkı sağlamak için, kent parklarında yenilebilir bitkilerden oluşmuş bölgeler kurgulamak hem kent sakinleri, hem de kentsel yaban hayatı için yerinde olacaktır.

Bu Haberi Paylaşın