Bizi Takip Edin

Makaleler

Sağlıklı şehirler ve kentlilik bilinci (2)

12.11.2009

Erdem SAKER

Bursa Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı

Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi

Geçen hafta, dünya kentlerinde uygulanan ve Dünya Sağlık Örgütü’nce desteklenen “Sağlıklı Şehirler Hareketi”nden ve Avrupa Sağlıklı Şehir Projesi’nden bazı bilgileri ve ilkeleri sizlere aktarmıştım. Bu projenin ana hedefini, bir yandan dünya nüfusunun büyük bölümünün oluşturduğu kentliler için, sağlıklarını koruyarak yaşamlarını sürdürecekleri ortamları sağlamak, diğer yandan da yerkürenin karşı karşıya bulunduğu küresel felaketlerin bir nebze olsun hızını kesmek olarak anımsayabiliriz. Bu hedeflere ulaşmanın etkin yollarının ise, yönetimlerin bu hedefleri yakalamaya yönelik düzenlemeleri kadar, kentlilerin kendi davranışlarının, kendi yaşam biçimlerinin, kendi beyinlerinin içinde düğümlendiğini görüyoruz.

Gelin bu gözlükle, Avrupa Sağlıklı Şehirler Projesi’nin V. Fazı tanımı içinde yer alan  “dumansız şehirler” açısından Bursa’ya bir bakalım:

Geçmişte kış aylarında kömür dumanı, yaz aylarında da Demirtaş Çöplüğü’nün kokulu(!) mavi dumanı kentimizi kaplar, nefes almakta zorlanırdık. Kentte doğal gaz kullanımının yaygınlaşması kış aylarımızı oldukça rahatlattı, Demirtaş Çöplüğü’nün düzenlenmesi ve o mavi dumanların sahibi metan gazı ile çalışan enerji santrali kurulması yaz aylarına da rahatlık getirdi. Hamitler’de kurulan yeni çöp gömme alanı, işletilmesi proje şartlarına tam uyum sağlamasa da, gene de neredeyse iki milyon insanın her gün evlerinden çıkan 1500 ton katı atığını, Demirtaş’taki vahşi depolama sistemiyle kıyaslanmayacak biçimde, şehir sağlığına zarar vermeden depoluyor. Ama tüm bu müspet adımlar Dünya Sağlık Örgütü’nün, hedeflediği “Sağlıklı Şehirler” için yeterli görülmüyor; işte bu noktada, kentlerdeki insan yaşamının sağlıklı olmasını öne çıkaran Sağlıklı Şehirler Projesi, mevcut kurulu sistemlerin geliştirilmesini, yeni sistemlerin işler hale sokulmasını öngörüyor. Peki nasıl? Cevaplar oldukça kolay; kimileri yönetimlerin, kimileri de biz kentlilerin kararlılıklarına bağlı! Örneğin;

  • Hamitler’deki çöp gömme alanına her gün gelen 1500 ton çöp aynı gün gömülecek, üzeri toprakla örtülecek, bu sistem hiç aksatılmayacak, BBB’nin hiç taviz vermeden, sıkı bir kontrol mekanizması ile, ek masraf yapmadan yerine getirebileceği bir husus, sistemin olmazsa olmazı adeta,
  • Gene Hamitler’de, gömülen çöplerin ürettiği metan gazı ile, Demirtaş’taki enerji santralinin çok daha büyüğü kurularak, enerji üretilir. Sonuçta bir yandan metanın, özellikle yaz aylarında çevreye yayılan kokusu yok edilir, ama çok daha önemlisi, sera gazı etkisi 25 kat küçültülür ve sonuçta insan sağlığına ve yerkürenin geleceğine oluşacak zarar, hem sağlığa, hem ekonomiye, hem de doğaya faydalı hale dönüştürülür. Gene bu sistemi kurmak için belediyenin kasasından para çıkmasına gerek yoktur; yönetimin geçmiş uygulamayı iyi incelemesiyle, yap-işlet metodu uygulanır, hatta sonuçta, üretilen enerjiden belediye kasasına para bile girer.
  • Bir başka adımda bize düşen görevler de var, evimizden çıkan çöpleri ayıklamak, geri dönüştürülebilecekleri ayrı torbada toplamak, belediyelerin kurduğu ama geliştirmek yolunda hiçbir gayret göstermedikleri düzen, zayıf da olsa halen işler halde. Siz ilçe belediyemizin temizlik işlerine telefon edip, bu sisteme katılmayı beyan ettiğinizde, size toplama günü veriliyor ve her hafta o gün bir torbada karışık topladığınız geri dönüştürülecek atıkları alıp, size yeni boş torba bırakıyorlar. Bu adımın bir ileri aşaması, mutfağımızdan çöpe attığımız nebati atıkları, bahçemizden çıkan çim, yaprak ve dalları ayrı depolarsak, belediyeler de bunlara yollardan, parklardan çıkanları ekleyerek toplarsa, çok az enerji sarfıyla bu atıklar nebati gübreye dönüştürülür ve doğaya geri döndürülür. İşte burada gelin siz yönetimin önüne geçin; sokağınızı, mahallenizi organize edin ve sisteme sokun.
  • Ya egzoz gazları… Gene burada bizlere çok görev düşüyor, kentlerde ne kadar özel araç kullanmaktan vazgeçip, toplu taşıma araçlarını tercih edersek, yaşadığımız ortamı o kadar dumansızlaştırırız, sağlıklaştırırız, biz de sağlıklı yaşamaya devam ederiz, iklim değişikliklerinin önüne ufak da olsa bir taş koyarız. Bu safhada kenti yönetenlere düşen görev ise, toplu taşım araçlarının kullanımını kolay, hızlı ve ucuz hale getirmeleridir.
  • Toplu yaşam mekânlarında sigara içme yasağı, dumansız yaşam ortamlarını yarattı, ama binlerce paket sigara içmeye bedel, duman dumana kent yollarında dolaşan otobüslere, kamyonlara, pikaplara, minibüslere dur demek yok mu? Size sesleniyorum, egzoz gazı kontrol sorumlularına, trafik polislerimize, egzozundan hiç duman çıkmayan, ama muayenesini geciktirmiş vatandaşa hemen cezayı basarsınız, ya o yolları masmavi yapan araçları hiç görmez misiniz, saldıkları zehiri hiç koklamaz mısınız? Onlara bırakın ceza kesmeyi, kenara çektirip hemen anahtarlarını almanız gerekmez mi?
  • Bunlar yapılmadığı için bakın neler oluyor… İşte size yaşadığım, sizin de her gün yaşadığınız binlerce örnekten bir kaçı;
  • Altıparmak Caddesi’ni yan yana çıktığım bir yeşil otobüs, öylesine duman duman idi ki, benimle beraber çevredeki herkese, Heykel’e kadar birkaç paket sigara içirdi…
  • Yolunuz Orhangazi’den geçerse, ilçe içinden İznik’e sapan bir yol vardır, yol ayrımındaki sarı levhaya dikkat edin, “Egzoz Pulu Verilir”, yani git al bakkaldan der gibi. (!)
  • Sabahları Dobruca tarafında yürüyüş yapıyorum, sabah 7.00 sıralarında bir kırmızı pikap, adeta kendi görüntüsünü bile görünmez kılacak mavi duman püskürterek geçiyor. Geçen sabah durdurdum, “Ne bu halin, seni şikâyet edeceğim!” dedim. Cevap: “… edersen et, bir şey çıkmaz ki!”

Evet, böyle binlercesi içinde yaşıyoruz. İşte bu noktada, biz kentlilere görev düşüyor, önce bunları sorumlu mercilere bildirmek. Ama yeterli değil, işlem yapılıp yapılmadığını izlemek, bize hizmet etmek için görev yapanları sonuna kadar takip etmek, yani kentli olma bilinci ile kentimize sahip çıkmak, bir başka deyimle dumansız kentleri hedefleyen toplumsal bilinci oluşturmak, biz bireylerin atacağı küçük adımların, sarfedeceği küçük dikkatlerin, üzerinde yaşadığımız yerkürenin geleceğini etkileyeceğini de hiç unutmamak…

Bu yazdıklarımın, geçen hafta İstanbul’dan tüm dünyaya yapılan çağrıyla, “Dünyayı kurtarın” çağrısıyla bütünleştirmek istiyorum. Dünya siyasetine yön veren ünlü siyasetçi ve liderleri bir araya getiren “The Elders” grubu, torunlarıyla beraber geldikleri İstanbul’dan yaptıkları bu çağrı ile “küresel ısınma”ya karşı kampanyalarını başlattılar. Yaşları 3 ile 85 arasında değişen, içlerinde eski ABD Başkanı Carter, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela ve BM’nin 1992 Habitat1 zirvesinin gündemindeki iklim değişikliği çalışmasının lideri eski Norveç Başbakanı Brundtland’ın da bulunduğu grup, yerküre üzerindeki sera gazı salınımının 2050’ye kadar yüzde 50 oranında azaltılmasını, küresel ısınmayı en fazla 2Co’de tutacak önlemler alınmasını tüm dünya insanlarından istediler. İşte bu büyük hedefe giden yol, yerküre üzerinde yaşayan 7 milyar insanın, yukarda aktarmaya çalıştığım doğru uygulamaları yapmasının ve yanlışları ortadan kaldırmasının çoğaltılmasından geçiyor, haydi gelin, sadece kendi yaşadığımız ortamımızı değil, dünyayı kurtaralım…

Bu Haberi Paylaşın